25 Ocak 2017 Çarşamba

KELEBEK | HENRI CHARRIERE

Nam-ı diğer "Papillon". 1968 yılında ilk Fransa'da yayınlanan kitap, işlemediği bir cinayetten dolayı ömür boyu kürek cezasına çarptırılan Fransız vatandaşı Henri Charrière'in özgürlük mücadelesini yalın ve etkileyici bir dille anlatıyor.

Oldukça kalın olmasına rağmen Fransa'da ve dünyada en çok satanlar listesinde uzun süreler zirvede kalan ve daha sonra filmi de çekilen kitabın bu kadar sevilmesinin en önemli sebeplerinden biri gerçek yaşam öyküsü olmasıdır muhtemelen.

Nur içinde yatsın, Babam'ın tavsiyesiyle tanıştığım bu kitabı okurken özgürlük peşinde koşmanın ve pes etmemenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hissediyorsunuz..

Kitabın ilgi çekici hikayesinin anahtar kelimeleri şunlar: Hücre hapsi, iftiraya kurban gitmek, kürek mahkumiyeti, hindistan cevizi, çuvaldan sal, sigara, Kızılderililer, cüzamlılar, ada hapishanesi, cinayet, firar...

Kitaptan beni etkileyen bir kaç paragrafı sizinle paylaşıyorum:
Hiç kuşkusuz kopuk düğme dikercesine yepyeni bir hayat kurulmuyor. Yirmi beş yıl sonra evli ve bir kız babası, Caracas'da Venezuella vatandaşı olarak mutlu yaşıyorsam, bu iş, daha pek çok serüvenden, yıkıntılardan atlayarak gerçekleşti. Ama hep namuslu bir vatandaş ve özgür bir insan olarak yaşadım..
Uygarca eğitimin iki yüzlülüğünü taşımayan insanlar, doğal bir tepki gösterirler. Anında sevinir ya da kırılır. Neşeli ya da üzgün görünür. İlgilenir ya da kayıtsız kalırlar. Bu Guajirolar gibi saf Kızılderililerin üstünlüğü insanı şaşırtacak ölçüde. Bizi her şeyde geçiyorlar. Birini benimsediler mi, neleri varsa onun oluyor. Karşılığında insandan ilgi görürlerse, aşırı duyarlı kişiliklerinden derinden duygulanıyorlar.

"Sizce uygarlık nedir, Müdür Bey?" diye soruyorum. Asansörümüz, uçağımız, yer altında giden trenimiz var diye bizi yanlarına alıp bakan kişilerden daha mı uygarız sanıyorsunuz? Evet mekanik uygarlığın nimetlerinden yoksun yaşıyor buradaki adamlar. Ama bana kalırsa doğa ile haşır neşir yaşayan bu köy insanlarının her birinde çok daha büyük bir insanlık ruh inceliği ve anlayış var. Gelişimin nimetlerinden yararlanmıyorlarsa da, sözde uygar geçinenlerin hepsinden üstün bir Hristiyan yardımseverliğine sahipler. Günün birinde beni mahkum ettiren savcının ruhuna sahip olacaksa, Paris'in Sorbonne'unu bitirmiş birinden, bu küçük köyün okuma yazma bilmeyen cahil insanını her zaman üstün tutarım. Biri her zaman insandır, öbürü insanlığı çoktan unutmuştur.
Çinliler kafaya damlatılan suyu bulmuşlar, Fransızlarsa sessizliği.
İyi okumalar, iyi seyirler..


7 yorum:

  1. hacmi oldukça büyük olan bu kitabı ben de öğrencilik yıllarımda iki kez okudum, bir solukta bitiyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunu cevaplamadığımı yeni fark ettim. Gerçekten bir solukta biten kitaplardan.Benim hayatımda çok özel yeri var.

      Sil
  2. Babam basmıştı bunu çok eski bir kitap bende okumuştum hatta aşırdım babamdan Eski kitaplara karşı zaaflarım var :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel...Bana da ilk okumam için babam tavsiye etmişti.Eski kitapları ben de severim.Değişik bir çekiciliği var.

      Sil
    2. Gerçek olan eskiler aslında bu aralar hiç okuyamıyorum elimde bir tane var sürünmeler,de :) Sonum Hayr olsun

      Sil
    3. Eskiler daha orjinal geliyor bana.Babanızın yayınevi mi var? Onda güzel eserler bulunabilir belki.Bazen duraklama devrine giriyor insan. Umarım kısa sürede bu durumdan çıkar,elinizdekini bitirirsiniz.

      Sil